20 Ekim 2011

cezayir'e güzelleme

senin hayatın benim bak olmuyor
ufuk görünmedi deniz yürüdü
vur başıma pat pat, aferin oldu bu
ama kediler de aya bakmıyor, acı çekiyor
sessiz başlıyor merhaba ben korkak
dün neredeydin yıldız tilbe yoktu şimdi var
akşam neredeydin sen yoktun şimdi ben
sonra uykular elimde kalemler sana mı
bakıyorum yineler
ya araba çarptı ya kimse kaldırmadılar
...
tekrar başlıyor bitmemişti ki evler, orada
köpekler uyuyor, sen yine uyuyor.
bir gün inanıyor öbür gün hayat ne garip
bir yandan da yıldız tilbe var, onu unutamıyorum
ona diyorum ki beni kurtar (kurtarmıyor.)
kulaklarımı al. ama kalbimi nabıcaz?
sana da diyor ki çok geciktin
acımdan bağırmaya -yok o da olmaz ne ayıp
başlıyorum, annem, bu ne hal toparlan, diyor.
cezayir, bitme ne olur? (bitmiyor.)
...
cezayir artık bit. ben mutlu olmuyorum.
yağmuru çok seviyorsun, bilmez miyim
waterproof maskara ağlayınca da çıkar mı
diye soruyorsun,
otobüs duruyorsun, insanlar sana kızıyor.
cezayir bana bağırma, yanlış bişi yapmadım.
rüya görmedim arkasından konuşmadım.

30 mart 2011

22 Şubat 2011

matematikler öldü mü? kırık cetvel kaldı mı?

kris, bu senin için. (ekolu)

cetvelim astigmat. cetvelim mezura. matematiği kuvvetli değil. hata payı yüksek.
cetvelimin üst katta aile salonu yok. salon soğuk.
ailenin cetveli benimkinden doğrudur.
cetvelimden emin değilim. metre cetveldir.
cetvelim dişlerini sıkar; gözü seğirir. cetvelim kirli. ölçtüğü masa değil, ağacı kirli.
ben kaç santim?
cetvelim kokuya duyar. yakası kesik tişört kokar. yumuşatıcı ve yoğun katkılı çamaşır suyu kullanır.
cetvel okula gitmez. onun yerine iletki okula gider. açısına göre bakışır, adam seçer. (dalga yeni/üçgenli)
cetvelim çok konuşursam elevurumcu. el-dil ilişkisi milimetrik hesaplara dayan-dayanma.
cetvelim teoride kumpas, pratikte göz kararı. çoğunlukla deneysen.
cetvelim, teoride sür gerçeği, pratikte dışa vur. ne sayını ne geceni sakla. için atar.
cetvelim kendine fatal. sana neden olmasın?
liseli, kokulu, HATAŞ olmasın.

(kris, bu benim içinmiş.)

21 Şubat 2011

bana "seni ger-" ekseni

allah beni kandırmacalı güzel türkçemizden esirgesin neredeyse. yumoş'un konsantre pembesinden, yeşil perdelerden, sanal profillerden, "doğal" sakinleşmelerden,
"betona düşme, tirene çarpma hayal indi." esirge.
beğendi arka, taşdan koru.
normal değil la! -niy eki yalvarayım, konuşup durayım, ismimce davranayım? sayfa hızında hareketleniyorum. olay izmir'de geçiyor, geçince bir şey kalmıyor. hızlı okuyup. olduğu kadran. iki saat takıyorum. virgül dilediğince vurgun.
bana gelmedi içten duygun. beklenti uygun.

31 Ekim 2010

kendini inkâr, klavyemin tuşu zehirli.

artık kasva yorgun düşmüş, düşenin dostu olmamış hiç.
bizim çölde deve kalmamış, gölgesinde oturamamışız.
mp3 playa tek artisti sever olmuş, sonra bütün ülke o'nun artistliğine laf etmiş. tek derdimiz artist olmuş.
oysa lastefem herkese artiz diyor. istesem bana bile der. ama ben diyemem.

hava kısalıyor. hatta an itibarı.. (an bana itibar etmiyor.)
ben eve yaramam. tv bana hep lcd, hep disney channel. oscarı hannah montana, mtv ödüllerini de jonas kazansın.
günlerimin tekrar bölümlerini veriyorlar. (günlerim ağlak.)
evde konuşulmaz. (duygu ve düşüncelerinizi hayal gücünüzle geliştiriniz.)
evden çıkılmaz. (çıkacak kimseniz yoksa kimseniz olunuz.)
uyku uyunmaz. (her rem başka hayalkırıklığı. geçmişi google'a teslim etmemiş miydim ben?)
evde düzgün konuş. (e hani konuşulmuyordu?)
evde tatlı yok. (bu saatte bakkala mı gidilirmiş?)
bu ayak.. ayak. bu.. ayak. (evet. ayak.)
akademik eğitim görecelidir. (gerçi, ben de öğrenmekten vazgeçtim.)
konuşmak istiyorum nasıl. (konuşacağınız insanları doğru seçiniz.)
ben çok mutsuzum. (bunu sesli bile söyleyebildim. yüzümden okuyamayanlara.)

tek sevgilim mavi güllük, booklet olma yolunda. artık cümle dekorasyonunu da değiştiremiyorum.
rap beni dinliyor. ben pessimist rap adına çiziyorum. bak üçgen, biz süper ikiliyiz.
(başka ikiye yer kalmadı.)

not: yazmak bir yetiyse ben yetmiyorum.
not: bana bir çıkış yolu bulun, sonu gelsin kâbusumun.

19 Eylül 2010

mavi defter vol.1

16tem||
yalova yolu yemyeşil. burada insanlar var. fabrikalar var. efsane kır düğün salonunun yanında olimpiyat bi'şeyi yerleşkesi var, unuttum. kulak deliklerim acıyor ve yolculuktan çok sıkıldım ben. izmir'de kalmak istiyordum ki.
insanlar balkona çıkmış, güneşin batışını seyrediyorlar. ben de böyle sahile bakan bir yamaçta ev istiyorum. sonra housewife kıvamında günler.. hell yeah!
burada bildiğin hava soğuk. maybe it will rain tomorrow bile diyebiliriz. mevsimsel jetlag yaşadım. ama kendime getirdi. helö!
uuu pamuk gibi bulutlar.. ibrahim erkal olsam, acaba şu an ne dinlerdim?
oturmaktan belim ve popom ağrıyor. akşam oluyor.

18tem||
boyalar döküldü. aklımdan görkem kelimesi geçiyor. bir bandana takmam gerek artık. a golden noon catches me everyday... sokakta nefesim kesilene kadar bisiklete binmek gibi. ritüellere itaat etmemek ve çarpılmak.
boş evin mozaiklerinde sadakatin saklanması.
camdan saçlarımı uzatıyorum.
bigger kind of kill.

21 tem||
göğsümdeki pike iziyle uyandım.
fitilli kadife benim adım, yiyip yatar geç kalkarım.

you're my tinto b.
you're my spencer k.
can i be your lovely singer?
can i be your porn star?

deniz ayakkabılarım,
üç parmağım,
TRT'de bebek bakımı; en sevdiğim programım.

22tem||
uykuyanık, en sevdiğim. sinekler beni seviyor. ben onları çok sevmiyorum sanırım. sağ bacağımdaki üçgenleri seviyorum ben. biraz yalnız kalmayı, böyle.
annem zeytinyağlı yılan, komşumuz da timsah yiyor.
tabakta. taze.
ördek karınca yer. suda yüzer. ayakları yamuk. hep kayar betonda.
ördek yalnız. keşke onun da bir ördeği olsa. o zaman biz onu bıraktığımızda ağlamazdı.
evimiz çok eski. kimse bundan rahatsız değil gibi.. verandamız ya da çim bahçemiz yok. çitlerimiz ben bebekken de vardı. şimdi yine aynı çitler. gofret gibi oldular.
keşke çok param olsa.
beni burada düşünmeye bıraktılar. roaccutane kullandırtacaklar yine. çirkin oluyorum. düşündükçe çirkinleşiyorum.
hah. a lover can no longer now be a friend! ( what's happened to my face?)

gece: tavandan akanlar / rüyamdan çıkmazlar
gece. uyuyamıyorum. hava ne güzel ama.

29tem||
mutsuzum. gidecek hiçbir yerim ve yaşamamı sağlayacak temel ihtiyaçlarım dışında hiçbir şeyim yok. sevecek ya da sevilecek kimsem de olmayabilir. hiç gülmüyorum. evet.
gayet mutsuzum. ama mutsuzluğumu önemseyecek insan bile yok etrafımda. ne hoş.
liseyi yeni bitirdim.

AY LAV BİÇ HAVS (not biiç)

mavi defter vol. 2

3agüstüs||
adap.
yerler parke. ses yok. nutellalı lokma ve cici bebe var. cicibok evinde. ev uzak. ama uzak mutlu değil.
andır preşır, vi ar nat preşıs. yalnızken insan kendini bok sanabilir. ama bağlacı olmasa da yaşanabilir. aile gözünden düşü bilir. ütopya, damalı konversli kızların demet akalın hayali olabilir. ebiliti görecedir.
halı, çapraz kurda göz sağlığına tepki verebilir.
ben bir peynirim. ve biraz da bokum. bu bir bokuma, bakım talimatlarını yerine getirmek ve samimiyet dozunu aşmak demektir. doz aşımı halinde bokunuza baş koyunuz.
"ama sen nonebil değlsin ki melis?", gidip, yok yok, gitmeden de yaraban olursun.
komün sıkar. gerçek yara yanık tende olmayabilir.
son, bu değildir.
burada, anneannem buzdolabına tapıyor. ben de bikinime taş dolduruyorum.
(lila bir renk olamaz)

yol.
kolejli kız voleybolu bırakmış. ben sinire sahibim. onun yağı var. benim yiğim.
buraya sıkıştım. baş parmağımda diken. kimseyle yarıştım. tatilya'da tatil kazandım.
kağıttan korkar gibi orgdan korktum. aslında yapılacak çok şey var. "anne ben müzisyen oldum ama, baba, hala para kazanamıyorum."
aman kaygım! kızımıza neler oldu hanım?
medeniyet bitti. dets ol. sakin olamıyorum. yolda gidiyorum. ve bir camiye çarpıyorum.
yeni tanıştığım insanlara bazen yalan söylüyorum. onlar da mutlu oluyorlar. sonra eve gidince gizli gizli ağlıyorum.
hayalet olsun!
ida no sırtıma topuklarını geçirsin, bir bohem beni sevsin ama (bu ama ailem içindi) bir zengin beni geçindirsin.
hem bohem hem zengin tercihimdir. çünkü otobüsleri sevmem.

7agüstüs||
kaçtım. sonra tramvaya tutundum arkasından. arkamdan bir iki kişi daha tutundu. sohbet ediyorlardı. beni de aralarına aldılar. (daha yüzlerini bile görmedim)
sesi ne güzeldi. solumdaydı. başımı çevirdim.. aym in lav vit him.
tam o anda tramvaydan indirk. arkalarından koşturdum. eski bir bina, çok büyük. sigara içilen bir salona girdik. amfinin ortasında bir adam konuşuyordu. solumdaki, bana bakıp gülümsedi. hava soğuktu.
beni seviyorlardı. onların yanında çok küçük ve baya büyüktüm.

ah, ne çok film izliyorum. hayal gücümü fazla çalıştırıyor bunlar..
(solumdaki beni hep sevecek.bunu biliyorum.)
rüyalarımdan da nefret ediyorum. hiç gerçek olmuyorlar ve hiç tekrar etmiyorlar.

dokuz sekizlik on||
iyotlu tuz çok zararlı. hep uyuyorum. televizyon vuu.. çok yasak.
kuzenim fırat'a benziyor. ayakları pide gibi.
teyzem steakhouse yapmayı biliyor featuring babam.
where i end and you begin şarkısından ve dik yokuşlardan korkuyorum. bu yüzden dizim kanıyor.
dizime taşlar giriyor. yüzümde sigara söndürüyorum. ahmet kaya çalmaya başlıyor.
bir süredir, sarı saçlı, orta yaşlı dokuz kadın dışında gördüğüm bütün kızlar güzel. gıdım çıkmış gibi hissediyorum artık. çünkü ben onbeş yaşımda oğlanlarla kayalara ismimi kazır, balık tutardım yazları.
aslına bakarsak, şimdi de öyle yapmayı tercih ederim.(tabiğ olum!)
moda cartier ve chanel saatleri üst üste takabilecek kadar görgüsüz olabilmektir. çünkü bana ordan beymenlerimi versene!
diz kapağım ergen cildi gibi görünüyor. redyohedimde kimin gözü vardı, ya rapim?!
bir aydır bira satan mekan ramadanda tasarruf müziğiyle pide verecek. ben de diyorum ki, herkes orçunluyken ben çıplak güneşleneyim.
harik a olm az mı?

ayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranaystiayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranayranlaktikasitnegüzel.

on agüstüs on||
allahın sopası yok. dalga beni dövdü, başkasını kendine sakladı. aramızdan bir kurban vermeliydik.. verdik.
köpükler, ah o köpükler. suyun altında debelenen memeler, popolar.
altın kızlarla hayat hep beş çayı gibi. ama ben bugün yapacaktım keki, akşam pide yiycez diye vazgeçtim.
şu an ışık altında geberebilirim. kuzey yarım kürem rüzgarlı ve ben parasetam bağımlısıyım. hapşu.
deli gibi heyecanlıyım. ama yamaçlarımı setledim.. yerseniz.
denize sıfır güneşlenmenin zararları bunlar. kafam nasıl dağınık! annemin vurmadığı tokatlar gelip kafamda patlar.
dalgalara söven şarkı yapıcam.

11agüstüs||
grifsun trabzon of. rize. asker uğurladık. şimdi hacıyağ kokulu otobok. bismillah.

20agüstüs||
selviler parlıyor. tirene sürüyorum. insan bir kere tirene sürmeli.
güzel kasaplar kursları artık çok fazla oluyor. çocuklar boşuna sanat okumak için kasmasınlar.
hem, siz modayı istiyorsunuz da moda sizi istiyor mu?
bence siz avmlerde fotoğraftan portre çizin. çok para var o işte.
izm iyi. her ikisi de. bir şeyin sonunda izm varsa ona fazla kafa yormamak gerekiyor. başındaysa o kadar önyargılı olmamalıyız. belki sahilinde yürürüz hem. sakin.

tirenlerdeki anneler nüfus cüzdanı öpüyorlar. çocuk seven anneler var.
ben daha çocuğum. bilmediğim bazı şeyleri bazen hiç bilmek istemiyorum.
dua ediyim.

21agüstüs||
animal collective hataplı'yı sunar. yolda gökyüzü. yamacın sonu bulut.
bence bir yerin olmazsa olmazı yollarına dikilen milyon yıllık çınar ağaçlarıdır.
çınar seven insanla yaşayabilirim ben.

24agüstüs||
günlerdir hasta. ateşleniyorum(dünyanın sonu gibi..)
meğer çavdar tarlasıymışız. çok susuyorum. sürekli üstümü değiştiriyor annem.
anne, üstümü ört. anne, hasta çorbası yap, limonlu. eller kadir kıymet bilmiyor anne, götünü devirip fosur fosur uyuyor anne. oha.
hastaneye gidiyoruz bu sefer. yol negzel lan. ellerle uğraşmaya değmez anne. öküz gibi değilmişim meğer. kedi gibi oldum hemen.

25agüstüs||
ben olsam denize girerdim şimdi. göller yöresinde denizler hep göl gibidir çünkü. kan bazen insanı mutlu eder. çocuklar büyüyünce insana benzer. ergenlik komik bir süreçtir. tokat vardır. isyan, genç kızların kanında sürekli dolaşamaz. isyan peddedir.
kotex isyan bastırıcıdır.
GENÇ KIZLAR BİRLEŞİN!
İSYANLARINIZ 28 GÜNDE BİR TUVALETE AKIYOR, PEDE AKIYOR!
buna dur demek lazım.
(bak, yine kedi gibi oldum.)
artık iyiyim. maşallah. kendime bakıcam, ama şimdi gidip aynaya, bıyıklarım ne kadar uzamış, bakıcam.

26agüstüs||
ifw yolu.
benim kirli bedenim olsa olsa bir çocuk kusmuğuyla temizlenebilrdi zaten.. elhamdürillah. o da çıkmadı hiç bi' yerimden. vaftiz oldum sanki.(forevır en evır)
daha gördüğüm köy-köy-köy-kasaba-köy-köy, camicamicamicami. farmville sanal değil henüz.
-lan! şehre geldik. ama dur.(emedur) daha, medeni olmamız için pitstopta topuklu ayakkabı giymeliyiz. çünkü tırnaklarımız bile uzun artık.
(moda asıl beni istemiyor amk.. benim de çok skimdeydi sanki?!)

30agüstüs||
fasyon beni seviyor ama bu mükemmel olma güdüsü ne olacak? ne yapabilirim bunun için?

28 Haziran 2010

ah muhsin ünlü versus alper canıgüz


-RESULULLAHLA BENİM ARAMDAKİ FARKLAR-

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘Es Selamu Aleyküm Ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
Ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘Kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘Anneciğim ölmesen…’

Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘Anneciğim seni ben…’;
Annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

Annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

Olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
Verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
Nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.

Ah Muhsin Ünlü

*****************

AH MUHSİN ÜNLÜ'YLE BENİM ARAMDAKİ FARKLAR

Ah Muhsin Ünlü süper bir insandır, ben o kadar değilim
Ah Muhsin Ünlü yolda Ebu Bekir’i görse ‘Es Selamu Aleyküm’ derdi,
ben yolda Ebubekir’i görsem korkudan altıma sıçarım.
Ah Muhsin Ünlü asla yalan söylemez; ben annem beni döverken hiç ağlamadım.
Ben annem beni döverken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

Ah Muhsin Ünlü, Azrail’i yolda görse selam verirdi;
ben Azrail’i babamın yanında görmüştüm, bir çift laf edebilseydim ona
derdim ki hayatta ben en çok babamı sevdim.

Ah Muhsin Ünlü olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, ‘anam babam ben de isterim yüzümde güller açsın,
fakat şu koca yumru boğazımı düğümlüyor, bir şeyler yapamaz mıyız?’

Ah Muhsin Ünlü orada olsaydı annemin elini tutardı ve derdi ki ‘Kızım bu ne gayret!’
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘Anneciğim ölmesen…’

Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘Anneciğim seni ben öldürürüm’;
Annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

Ah Muhsin Ünlü o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm nefretten çıldıracaktım ama annem elini çekti.

Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

Anneler ölürken bile çocuklarının gururundan eser bırakmıyor ne tuhaf…

Ah Muhsin Ünlü çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o kocaman bir adamdı;
benim annem öldüğünde ben küçücüktüm,
zaten şanslı birisi de değilimdir; kitaplara inanmam.

Annem çoktan öldü bu ayşe kadını o pişirmiş olamaz!

Olamaz dedim annem nefes alıp vermeye devam edince
Verse de ben almam onu, içim ferahlamaz, siz de görseniz
Annem tutsa elimden birlikte geçsek çölü
Nasıl olsa annem de ölü ben de ölü.

Alper Canıgüz

devamı için afili filintalar


16 Haziran 2010

ve her şair ki çirkefliği barındırır:

ne istiyorum? biliyor musun?
tanımadığım insanları tanımamak. kimseyi tanımamak. seni de tanıyamadığım gibi kimseyi tanıyamamak. kimseyi hiçbir zaman tanıyamamak istiyorum. sürekli yanılmak istiyorum. insanları tanımadığım için hata üzerine hata yapıp, bundan ders almamak istiyorum. tanıyamadan uzaktan sevmek; acısına katlanamayıp terk etmek istiyorum. severek ayrılmak istiyorum, kornealarım yanarken.
bulunduğum şehre her geçen gün yabancılaşıyor ve amaçlarımdan birer birer sıyrılıyorum. şehirleri de tanıyamıyorum. başka bir şehir tanımak da istemiyorum. sosyalitenin zararları.. yine de seni tanıyamıyorum. ben sosyal olmasam senin sosyalliğin, benim sorumluluğum olmasa senin sorunluluğun, maaile geçen günlerimiz ve sekiz dokuz kişi her birine birer saat versen ben bir cinnet geçiriyorum, otobüslerden taşıyorum.. kendin gördün.
keşke haklı olmasam.
mantıklı da değilim amına koyim. o kadar içten istiyorum ki her şeyi, bir sana secret yapamıyorum sonra, sonra sinirli, lafını esirgemeyen, oğlan çocuğu oluyorum.
günlerce tek başıma bir sürü şey biriktiriyorum ama mantığım bu birikmişleri kapıcıya veriyor, sevdiklerimle paylaştırmıyor, seninle de; birikmişi n'abıcan beyim, yenisini alırız, birlikte yaşarız, diyor. koca bir gün koltuğun başında susuyorum, sürekli çizgi film ve gençlik dizisi seyrederek ortaokul zihnimin ötesine geçemiyorum. hiçbir amaca ait olmak istemiyorum. aidiyet büyük proğlem. insanları o kadar çok seviyorum ki sevmek istemiyorum. sus sus nereye kadar. sadece sevilmek istiyorum. egomu türk hava yollarıyla gezdirmek istiyorum. gel gelelim geleceğimle sevişmek istiyorum ama o da one night standci çıkıyor.
monogamlı hazan, polikültürel haziran.
hepinizi bırakıp gitmek istiyorum. ömrümün sonuna kadar birlikte olmak istediğim hiçbir insan ve kalmak istediğim hiçbir yer tanımıyorum. tanıyacağıma da inanmıyorum.
kimseye inanmıyorum.
insanları sevmiyorum.
beklemekten ve susmaktan nefret ediyorum. evet, özellikle beklemekten ölesiye nefret ediyorum.
belirsizlikten ve işler gibi sohbetlerin de, anıların da birikmesinden tiksiniyorum. her şey olsun ve bitsin, bitmeyecekse de adam gibi devam etsin istiyorum.
bu laflarımın aksini iddia edemediğim gibi arkalarında duramayacak kadar da kendimi güçsüz hissediyorum.

komple yalan söylüyorum.
aslında deli mavi eğleniyorum! yieeeyh.

deli mavi eğlence >> hisli ve mesaj kaygılı

21 Mayıs 2010

▲ : köşesi kadarlar.

not:

ikiler: uzaktan yirmi ama yakından yirmi bir. imlenmiş mi-mlenmiş mi? iyelik ekinden hallice. her yerde iki var.
harfler: yuvarlık yüzlü sarışınlardan E notası. alnı geniş az saçlı, kim, neden bilmek istemiyorum. S'nin peşinden ayrılamayan. U var, bilmiyorum. kocaman A... buna daha var. A benim üzerimde ama sonra ben onun üzerinde. ne olduğu belli değil... olaylar gelişir. M var ama hatırlamıyorum. her yerde harf var.
kemikli burun, çenesi çıkık, esmer... buna da var.
aynı odada 3 pencere, gelecek.
deniz aşarak gelen belirsiz cisim, olay, gelecek.
teşbihte büyük bir hata var.
kuşun kuyruğunda şimşek, ağzında A var.
çok açılı bakış bıçağım var.
ya iki ayrılıyoruz, ya üç. duygusal olmuyoruz. gayet calm down. hemen sevinmiyoruz.
hamile var. bu iyi değil. iyi zannediyorsun ama iyi değil. hamilelik güzel bir şey değildir zaten.
birkaç gece ard arda remler var. it mey teyk may self kontrôl.  sıra buna geldiğinde caution!
canavar çıkabilir. tomboyluk müessesesi... bir süre daha.
ordan burdan bir şeyler duyuyorum. orası burası mı? neresi, bilmiyorum. beklemiyorum ama.


"böyle şeyler dileyeceğine, bir kere de unutmayı denesen."

13 Mayıs 2010

ben benin kin olduğunu nasıl bilebilir bu iyonik nizamda?

ooo zamançalarlar da buradalarmış ooo..

beni özlemediğinizi biliyorum pek sevgisiz okuyucularım.

ben buralarda değilken hiçbir şey olmadı. okul vardı. ömür boyu öğrenci olma güdüsünü elden bırakmamam için bir takım yuvarlaklar beni bırakma uğraşına girdi. üçgenlerimi sevmezlermiş.
bu arada her yan üçgen oldu amına koim. ulan hepiniz mi pagandınız?! götü bokluyken spays görls dinlemediniz mi, şimdi nooldu? içinize speys diskodan sonra gotik ambiyanslı cadılar mı kaçtı? kaçtı.
altı ay sonra post-sofistike saykodelik arya söylerse herkes, onu mu seveceksiniz? seveceksiniz.

buradan ne anlıyoruz?
moda, insanın katlanamadığını bile günü gelince dinlemesi,
moda, kapıcının karısına verdiğiniz kemıl rengi paltolarınızı 2010'da moda oldu diye kadını köşeye çekip döve döve üstünden almanız,
hiçbiriniz erkek gibi görünmeye meraklı değilken, sırf bir yerlerden gördünüz diye erkek kılığında dolaşmanızdır.
allah da benim belamı veriyor böylece.

birilerine laf sokuyorum volüm bilmemkaç:

hey su,
sana diyorum.
rahat mahat değiliz biz. muhafazakarlıktan geberiyoruz şu yakın zamanlarda... how i met your mother hayali kurmuyoruz çok şükür. hatta sago kafkef, kasvaa. 
yani mesela, insanlarsınız siz güya, şöyle veya böyle nefislerinizle imtihan ediliyorsunuz. (inananlar inanmayanlara anlatsın.) bu imtihandan kalanlar o dersi tekrar veriyor. bu sefer o kadar koymuyor ama. güzel bir notla geçiyorsunuz. yeter ki dersi derste dinleyin.

sonra bir şey oluyor: ulan hep kalır mıyım dersten? diye sorup duruyorsunuz.
nerden bileyim Fakyusu, banane Dürtercan, yaşa da gör. o yayvan götünü kaldır da etrafındakileri adam yerine koy. biraz anne sözü dinle. "beklenti=hayalkırıklığı" yazıyordun lise bittiğinde defterlere; lise bir işe yaramaz ama sen oradan çaktırmadan beslenebilirsin tribi at. fazla rahat olma. hemen koyverme. ko-götüne faktörü işleri hızlandırırsa inhibitör olan okul/aile/toplum/para baskılarından birini seç ve normalleş. 
farklı falan olmayabilin bazı zamanlar. herkes nasıl olsa farklı, değil mi?

saygısız zamançalarlar,
bu yorgun dimağlarınıza işlemekten bıkarak "Boyalısu sana diyorum, Götüm sen anla" adlı eserimden bir alıntıyla yazıyı kapatmak istiyorum:

"olum, bu sene nefisten yine kalıcam galiba. kankeamın arkadaşı benim götümün kenarıyla birlikte olmuş, o da benden zaten çok orospuydu diye bahsetmiş, ucu yine bana dokunuyor. napıcaz?" dedi kederli gotik. Emosu da şöyle karşılık verdi, "senin için kaşar diyorlar, ne diyorsun bu konuda? nefisten kim geçti ki hem. sınıfın tek evkızı Sürter bile tehlikede."

bütün hayallerinizi yıktığım ve sinirimden sakal bıyık çıkardığım için hepinizi eshefle kılıyorum.
beş rekat; üçü farz, bir sana biri de kara kediye.

27 Mart 2010

tüm öğeler yıldızlı öğeler paylaşılan öğeler öğeler için göz at

acaba, buradan sesleneceğim, kaç kişi üstümü örtmeye gelir? o denli halsizim.

bir yığınınız ironiye yakın olduğumu hissediyor mu acaba? yani yığından kastım, sen, sen ve sen içindir... parmakla. daha az önce canımdan çok sevdiğimle bakkal açma hayalleri kuruyorduk. "koim kariyerine!" bir motto olarak ağva'ya kaçmamız ve telefonları evde bırakmamız için yeterli bir sebepti.
çünkü biz sahilde bira içmeyi ve hakan peker dinlemeyi seven insanlarız.. daha tanımıyorsanız, ona göre önlem.
hatta buraya bile edebi kastığımdan değil, kaldı ki okumuyorum bile yıllardır(yıl kavramının gözümde küçülmesi).. yazmıycam diyorum, kıyamıyorum. başka nereye yazıp yazıp silebiliyorum, kurşun sevmiyorum, tükenmeyen desen al birini vur HB'ye.

biz tükenmiyoruz sayın seyirciler. içimizde büyütüyoruz ama ulaşamıyoruz. ulaşınca da öyle bir inanamıyoruz ki karşımızdakini de inandıramıyoruz. oysa teykitizi yani.. bu kadar basit olduğunu hepimiz biliyoruz.
yook. paranoyak panoraması bizimkisi.

seni ben sellerim olsun diye mi yerdim?
gecesinde lafımdan esirgemediğime şimdi neden forevır kuul?
ee bizde böyle handekul. pantere giden yolda kedilik önemli bir müessesedir, demiş büyük yedi uyuyanı. şimdi otur projeni yap, kimse kimse için tevazu etmesin, herkes mutlu olsun. içinden konuşma ayrıca. sonun, senin de hayal ettiğin gibi ağva yollarında yalnız başına sigara tüttürmek olacak.. 
(ulan ağva nerden çıktı?!)

neyse,
kendimi bianca casady gibi hissediyorum birkaç gündür. keşke bir tek ben öyle hissetsem.. ama kafasına tüllü şapka geçiren kızların alayıyla aynı hissi yaşadığım için kendimden birkaç gün daha utanmayacağım. sonra belki sıkılır bırakırım. yine de bu hissi yaşamak herkese nasip olmuyor bence(kendini özel hissettiğini sanan ergen avuntusu).

bu şehirden tiksiniyorum sayın sevgisiz. sevdiklerim bile burada değilsiniz. arada bir de olsa gidiyorsunuz. ya da hiç yoksunuz. eş durumundan hepinizi yanıma alsam mutlu olur muyum, onu da bilemiyorum. hem yasalar bir kişiye izin veriyorsa "hoş geldin yâr yüreğime" diye başlıyorum ben buradan. 
sonrasında cocorosie'den "by your side" bile söylerim.
artık anlayana...

öf, okur.
çok hayâl bunlar.

22 Mart 2010

"boşluklar gelince doluyor." vurgulayınız.













üç saatlik sınavlar ve ard arda üç cumartesinin aynı haftaya sığdığı loş bir oda
bir ben yola bakıyorum sen benim arkamda saklan,
iki bir tuvalete saklanamadık ama "abi senin dudağına n'oldu?"
üç otobüsün ardından minibüste senden gizli ağla, ağla..

kayıtlara geçilsin baylar,
artık,
"h. for hayvan"sa etçil,
"hande"yse, gel köprücük kemiğinde uyuyayım,
"handekul"sa, eve kapatayım da her lafına yeşil başlı.

_nim_ __.

7 Mart 2010

2 haftadan az.

ecek sen gel kalma az n'olur burada
üç de git gel hep büyüyor, düşmanız kavramlara
ne zaman ki bir öğünden bahsetmiştin,
yeniden açılıyoruz dünyaya ve
sen bir kızı uyuturken ben oluyorum iki aylık; benden nasıl süt gelebilir?
bakar mısın? hormonu önce, kendisi hayal bile değil.

sahne 1
kimse peynire bakamıyor,
yani en azından kız. o son uyuyamadığı geceyi atlatmaya çalışırken nasıl peynire baksın. bence biraz çay ve sigara onun heyecanından, an durmalarından, susmalarından falan daha iyi anlıyor.
(evinde otururken nasıl da kolaymış, değil mi hayal kurması?)
orada kızın olduğunu söylemek de zor.
boy, zaten yok. o bir bebekte kaybolmuş.
bebekler büyütüyorlar.
son__lerine__mak_çin_birle__yak_şı__,
biz her zaman stop motionları sevmiştik, derken
picture this:
your lips on my lips
the mirror has to do for now 'cause you vanished like a cloud
rainbow wept colour all over the streets
when you went away maybe one day  we'll meet.

26 Şubat 2010

sabahları, çorap renginde.

max'rın yanında, otoboktu cam.
gördüm de hayaldin. artık kurmuyorum.
although uyakların uyumlu, raymların çatal
ben hala sözlükte anlam kargaşası yaşıyorum.

anyhow, düt sesi dolmuşun simgesi değilse
5 dakikaysa, yine de bir yaklaşık.
orada herkessen mi minnetini ödeyip gidenler,
yoksa sözleşmeli mi?
yoksa, bir sigara verör müsün?

burada sana ulaşmak için hep,
önce düz ve gerekli çizgilerde
iplikler,
sonra trendler bir gömlek yakası
kadar iliksiz.
neden yavaş overluyorum?
bunu saymam, gerçeğe de bekliyorum.

17 Ocak 2010

Don't ask me how I know, I just do... dediğime bakma n'olur.

uyumayınca hisler azalıyor mu zamanla bilemiyorum. sonra bol bol uyudum ben. nefes alışlarım yine düzensiz artık. uykumdan daha düzensiz.
sana daha önce yazmamıştım değil mi? sen sana yazdığımı bile düşünmüştün. bunu dile getirmiştin. bak bu sefer gözüne sokmak mağrifetiyle geliyorum yenikayıt alanını doldurmaya.

hazır giyim mi bizi küçültecek? seni küçültmüş mü zamanında? aslında pek de emin olamadım bundan ama sezgilerim senin sezdiklerinden daha mı kuvvetli aman allah'ım kelime oyunlarıyla nereye kadar gidebilirim bilmiyorum bile?! uykuya yakınken CMYK ya da RGB diye düşündürebilen bir insansın sen işte.. ben seni hala bilmiyorum.
ya da beni nasıl dövebiliriz bu durumdan dolayı, nasıl 25 üstü puanlar alabilirim de 50 değil de 100 puanla dream becomes reality. sanki bu konuda her birimiz ayrı dreamlessness (kudos to • )
sayfa sayfa alanı kalemle dolduramıyorum, özür dilerim. ben çizemiyorum da zaten. hayal kuruyorum biraz. sonra sınırlanıyorum. mesela geçen gün metroda biriyle dans ediyordum. ama bölgede indim. sonra shooting rockets diyor dan bejar. dramatize gençliğim.
ben hala bilmiyorum ne istediğimi ki uzaktasın. ben olsam sabredemezdim ve sabredemiyorum. bir keresinde öyle oldu da sen de gördüydün zaten mart ayının nasıl alkollü olduğunu. ciddiye alınmamam gerekiyor sanırım ya da fazla melankolik değilim aslında sadece 6 ay oldu çok yalnızlığımdan.
burdan sana kucak kucak birlikte zift içişlerimizi sunabilirim bulanık fotoğraflarımızı ya da neydi o... ilk renkli çorap giymeye başladığımız dönemleri ama kazın ayağı hiç öyle olmadı ki. nerden bileceksin..
sadece aynı acıyı çekiyoruz herhalde. aynı acıyı çekenler birbirlerine mutluluk verebilirler mi? hala gerçekleştiremediğim kartpostalların vicdan azabını benimle birlikte çekebilecek misin? ben burda tüm haklarımı saklı tutmuyorken sen geldiğinde kalabalığın iç çekişinden saklanabilecek miyiz?
ve nasıl bir şey bu? belki karanlıkta yüzer miyiz gerçekten?
ne kadar çok düşündüm bu cümleyi.. hala uyanmak istemiyorum.

20 Aralık 2009

"kitaplardan, insanlardan, yolculuklardan, olaylardan, yarının bilinmezliğinden olağanüstü deneyimler bekleyerek yaşayan pek çok kişi var. sen öyle değilsin.
sen, insanın içine girebileceği en iyi beklentinin, en kötüden sakınmak olduğunu biliyorsun."

bunu ben mi yazdım?

18 Aralık 2009

tikel erör


ben de seni bekliyordum kollarımı açmış.. senin yüzünden nasıl da sevdiklerim gider gelir oldular.
(hep mi metafor ya rabbim?)
halbusü benim geliş amacım paylaşımdı... hayatını değil tabii ki, en fazla bir albüm paylaşırdık? bir sigarayı da olabilirdi ama içmiyorsun.
içimdeki liseliyi mezun etmek: bunu söylemek istedim. öyleydi çünkü kara gözüne kara kaşına cesaretim. kara da değildin. sevmem ki koyu tene gri gelsin. ak tene ben gele. (hele hele)
ya da sanma ki göz altlarımdaki morlukları sen yaptın.
ya da sıkıntım sırf popüler olduğu için.
kantinde gülümseyen kızın bile kel mel... mutlu lan bildiğin. (çok şey mi istemişim acaba?)
herhalde ben de sagocu gençlikle beraber beklentilerimin kavşağında bekliyorum falan.
onun yerine hayal gerçeğini benimsesem yine bi'derece. elime mürekkep, fırçama guaj değer. değmek.
belki kullan at ha? yok, bu saatten sonra o da olmaz. çevreye zarar.

ko-götüne rulez işliyor. loser stencil yapalım bana.
hem para kazanırsam tişört yaparım sana, belki ceket sonra.

notlar notu: helal olan her şeye bineriz.

3 Aralık 2009

oldu canım.

...
neyse artık,
nasıl olsa idim pembeden,
kırmıziya
ve soylular nasıl olsa hâlka,
inmiyor zorlasam da.
şüphesiz, bacaklarımdaki morlar da senden olmadı.
bilinç dışında şiddet versus yüzeyde akışkan tahrik. sen de yok.
yoksa yok.
olsa da yok.

vatanını sev.
ormanlar koru.

drone of bus ve benzeri vb.

böyle böyle 3e bölünen ben mesela
hayatta satış rekoru gözükmüyor
burda panda vardı şurda (gülüşmeler)
vardı ki az biraz daha etkilendi.
iyi de sen son dakikada şeyini biliyon mu?
zaten otobüste maç yapıyorlar.
ilerleyebilir miyiz 12 yaşında (mesajlaşmalar)
ben de sana bi zahmet oha
la minör ya rabbim olamaz!

25 Kasım 2009

gerekirse oturum da açarım.

dur aman gitme sevgilim, sana ihtiyacım var da senin umrunda mı acaba? ben bekleyemiyorum bazen sanki. sonra olmuyor mesela. diskoveri falan var bak ona göre diyim, ne halt ediyorsan stalking müessesesinde kaydediliyor. ay nov evriting, senin haberin yok.
lanet olsun içimdeki hiperaktiviteye! dışıma taşsa liseli, içimde kalsa suicide.. gerçi painless ama olsun.
olmasın.

kalkın oradan biz oturcaz
kimle konuşuyordum orada hem
aa ben artık kıskanmıyo-
rum ki kızları
ki onlar sadece model
roll
aşağı doğru, çok banâl.. pardon mua
çok şirin oldun. kurdelan
eksik, bir de boyayalım...
milföyler hep 3 parmak kalınlıkta
or ben genişlikten ölürüm
tonight.
hold me tight.

11 Kasım 2009




8 Kasım 2009

deepen the dread


when did we grow up?
hayır ben böyle ilüzyon görmedim. beyaz rönonun tekerlekleri de mi beyaz?
isteksizlik çabası ve speys aşkı.
"seni seçtim, ılımlı benlik" senin için kapanıyorum.
upper town ben görmeyeli neler yaşamıştır, giyinmeye korkuyorum.
yürüdüğüm yol kalmadı söylemediğim şarkı (sesimden
de kaçtı),
otogar
havaalanı
otogar
havaalanı
yanıp yakıp gömüyorum. hayâl körüyorum.
....
sabah kahveniz?
efendim?
ben?
lütfen.

formspring.me || test değil, yazılı.

tombik tombik hoop tombik  

counter to blogger