5 Kasım 2008

oh, how i miss you


nağber?
nasılsın?
benim var ya, çok canım sıkılıyor.
gelip yanına uzanasım geliyor arada sırada. çok yorgunum çünkü.
bütün dünya etrafımda dönsün ama ben kılımı kıpırdatmayayım istiyorum. öylesine nemli ve bulutlar üzerime çöküyor sarı sarı.
gelsene bana, konuşalım biraz.
ya da konuşmayalım da... oturalım boş boş bakalım birbirimize. sigara ve çay içelim bütün gün.
balkonda oturalım, mahalledekileri izleyelim.

çok yalnızım. kimse yok. seni de göremiyorum, duyamıyorum, dokunamıyorum.
bir süre daha da böyle olacak... ne kadar sürecek, bilmiyorum. ne zaman tanışırsak o zaman bitecek.
senin ne olduğunu bile bilmiyorum,
belki bir hayvansın ya da bir diploma ya da bir ağaç... bir buket çiçek veya bir tabak yemek olamazsın ama.
insan olabilirsin, cinsiyetin hiç önemli değil çünkü ben sapık değilim yani en azından henüz değilim. pek bir isteğim yok sadece.
sen bana ulaşabileceğini göster sadece, ben sana ulaşmak için zaten çaba sarfederim.
hissedeyim ama seni.

yarın boşum ben, biraz dışarı çıkıcam akşam üstü.
ama sabah evdeyim. ararsan, görüşürüz...
olur mu?

i look outside whereever i go you are there
you colour in the everyday whereever i go

0 öptüm, bay.:

formspring.me || test değil, yazılı.

tombik tombik hoop tombik  

counter to blogger